Ana içeriğe atla

Thassos

Yaz yıllık iznimizi arabayla giderken bizi yol anlamında çok zorlamayacak ve çok merak ettiğimiz Thassos'dan yana kullanalım dedik. İstanbul - Tekirdağ - Keşan - İpsala üzerinden Yunanistan'a geçtiğimiz seyahatimizin detaylarını aşağıda bulabilirsiniz. Bu arada hem adaya giderken hemde adada çok işinizi görecek olan Ulmon'u (CityMaps2Go) ve buradan Yunanistan haritasını indirmeyi unutmayın. Seyahatimiz boyunca bizim sağ kolumuz gibiydi kendisi :)
Vize - Yol - Sigorta
Öncelikle Yunanistan'ın vize uygulamasına göre Yunanistan'dan ilk kez vize alacaklara 15 günden uzun vize verilmiyormuş. Biz bunu maalesef tecrübe ettikten sonra öğrendik. Bileydik başka yerden başvururduk, ara bir seyahat yapardık ama neyse giden gitti artık. Siz siz olun devam eden bir schengeniniz yoksa Yunanistan'dan vize alayım demeyin. Yoksa bizim gibi "Aralık ayındaki seyahatimizi de kapsar kesin" diye hayaller kurarken hayal kırıklığına uğrarsınız. Kosmos aracılığıyla yaptığımız vize başvurumuz Euro kurundaki artışlar saolsun 900 TL tuttu. 900 lira çöpe gitti diyorum ben. 15 gün nedir yani bak düşündükçe tekrar sinirleniyorum. Neyse...
Arabayla yurtdışına çıkarken gereken şeyleri sıralayacak olursak;
1) Yurtdışında geçerli ehliyet: Ehliyetinizi yenilediyseniz sorun yok ama ehliyetiniz eski tipse ya yenilemeniz yada ehliyetinizin yurtdışında da geçerli olduğunu gösteren bir belge almanız gerekiyor.) Biz yenilemeyi kolay bulduğumuz için ehliyet yenileme yolunu seçtik.
2) Yeşil sigorta: Arabanıza yapacağınız bu sigortayla yurtdışında olası bir kaza durumunda karşı tarafın masraflarını karşılıyor. Siz eğer kendi arabanızı da güvence altına almak isterseniz kaskonuzun kapsamını tatilde olduğunuz gün boyunca yurtdışında geçerli hale getirebilirsiniz. Ben garantici olduğumdan öyle yaptım. Size de tavsiye ederim çünkü adada fazla sayıda Romanyalı turist var ve gerçekten canavar gibi araba kullanıyorlar, virajlı yollar dağlar tepeler derken allah korusun temkinli olmakta fayda var. Nitekim adada takla atmış bir trafik kazasına da denk geldik. Yani bence yaptırın. :)
3) Seyahat ettiğiniz aracın sahibi olmanız yada araç sahibinin de araçta bulunması. Eğer bu söz konusu değilse araç sahibinden noter huzurunda alınmış bir vekalet gerekiyor. 
Biz adada çok fazla gezdiğimiz ve dönüşte Selanik'e gittiğimiz için 3 depo benzin harcadık diyebiliriz. Bu arada bir püf noktası daha: Sınıra gelmeden önce Keşan'dan çıkarken mutlaka depoyu fulleyin. Yunanistan'da benzin daha pahalı. :) Hatta ada ve anakara arasında bile fiyat farkediyor. Thassos'da benzin heryerden daha pahalı olacak. Deponuza ona göre sahip çıkın deriz :)

Thassos'a Keramoti'den geçiş yaptık. Bizim standart boyutlardaki aracımız ve bizim için 30 Euro feribot ücreti ödedik (tek yön)
Vize + Benzin + Sigorta + Gidiş Dönüş Feribot Masrafları: 900 + 1000 + 450 + 300 = 2650 TL

Konaklama ve Yeme İçme

Konaklama için adada Limenas, Limenaria ve Potos olmak üzere 3 seçeneğiniz var. Limenas feribotlarında yanaştığı ada merkezi olarak geçiyor. Limenaria biraz daha küçük ve sakini, Potos en sakini olarak geçiyor diyebiliriz. Biz risk almayalım dedik ve tercihimizi Limenas'dan yana kullandık. Yine olsa yine aynısını yapardık çünkü ada zaten genel olarak sakin bir ada, Limenas bile Altınoluk sahilinden hallice iken diğer merkezleri düşünemiyorum :)
Bu arada adada çılgın bir gece hayatı arıyorsanız hiiiç bulaşmayın çünkü öyle bir dünya yok. Genel olarak çocuklu aileler hakim, bolca balık restaurantı, türk turist çoğunluğu var diye Türkçe menülü restaurantlar bile var. 
Neredeyse her akşam gün batımında yada gece yemekten sonra geçtiğimiz mekan Karnagio oldu. Plajı da var ama biz akşamları gitmeyi tercih ettik. Gözümüz kapalı öneririz. Gerçekten çok şık, müzikleri gayet güzel, kimi zaman canlı performanslar da olan pub/bar/beach karışımı bir yer. Özellikle gün batımları çok keyifli. Gidince pişman olunmayacak mekanlardan biri kesinlikle Karnagio oldu.
Limenas'da 2. önerim Simi olacak. Bazıları eski tadı yok, türkler abartmış falan dese de biz lezzetlerine bayıldık. Karides Saganaki'leri harika. Ki genel olarak adanın her yerinde Karides Saganaki çok güzel. Karides seviyorsanız aklınızda bulunsun. Biz neredeyse her yemekte söyledik diyebilirim. Utku'yu karidesten soğuttum resmen. :) Balık'ları da gayet tazeydi. Birde ada genelinde her yerde görebileceğiniz çıtır kabak kızartmayı kesinlikle en iyi yapan yer de Simi oldu. Mutlaka yemelisiniz.

Limenas için 3. önerim ve ortamını da sahibini de çok sevdiğimiz Alexandra's olacak. Simi'yi geçtikten sonra yol ikiye ayrılacak sağ tarafta hafif bi yokuş var hemen onun dibinde bir mekan. Sahibi Alexandra ve kızı işletiyor mekanı. Bolca yunan dansı, yunan müzikleri, Alexandra'nın birebir ilgilenmesi ile gerçekten güzel bir yunan gecesi geçiriyorsunuz. Buzuki'de ki abimiz ensesinde buzuki falan çalıyor. Yeteneğine hayran kaldık :) 
Limenas için 4. önerim Masabuka! İstanbul'da yaşayanlar belki bilir, Bebek'te de aynı mekandan bir adet mevcut. Hatta sahibi Melike Hanım bu lezzeti Thassos'da çok beğenerek Bebek'te Masabuka açmaya karar vermiş. Burası ızgara usulü, tavuk şiş, sosis, mantar vs. gibi ne isterseniz adet olarak söylediğiniz kısacası kendi porsiyonunuzu kendiniz belirlediğiniz aşırı lezzetli bir mekan. Genelde boş masa yok, rezervasyon almıyorlar. Biraz bekleyerek yer bulabiliyorsunuz. Zira gerçekten adının hakkını veren bir "Fast Food" kendisi. :)
Son yeme içme önerimiz ise Limenas'ın biraz daha dışında, Kazaviti köyünde bulunan Kazaviti Restaurant'da oğlak çevirme. Köy bir tepede, tepeye çıkan yollar muazzam güzellikte ve yemyeşil. Mimarı açıdan uzaktan Safranbolu evlerini andırıyor. Biz oğlak çevirmeyi çok beğenmekle birlikte biraz yağlı bulduğumuzu da belirtmek isteriz. Ayrıca ev şarapları da çok güzeldi. Yine olsa yine gideriz.
Önerimiz olmayan şeylere gelirsek:
Mouses: Gerçekten de Türklerin abarttığını düşündüğümüz, Sirtaki'si için gittiğimiz ama bir sirtaki için 2 saat Ankara'nın Bağları'ndan Konyalım Yürü'ye kadar bilimum Türk düğün şarkılarına maruz kaldığımız, menüsündeki neredeyse her deniz mamulünün yanında (dondurulmuş) yazan meşhur Mouses'i kesinlikle önermiyoruz. Hem rezervasyonsuz yer bulmak zor, hem yemeklerinde özel bir lezzet yok, hem kalabalık, hem menüleri bi tık daha yüksek hemde tepeleme Türk dolu bir mekan. Ben Türkçe müzik dinlemek istesem heralde Yunanistan'a kadar gelmek için masraf yapmam giderim bi mahalle düğün salonuna orda da var bunlar. Halay falan çekiliyor, davullar zurnalar... Yok yani. Gerçekten de abartılmış ve kesinlikle bir gecenizi buraya harcamanızı önermiyoruz. 
Elena's ( Panagia Köyü): Gitmeden önce yaptığımız araştırmalarda her thassos yazısında aynı yorum vardı "Panagia köyünde kokoreç yemeden dönmeyin." Bizde kokoreçsever bir çift olarak koşa koşa gittik tabi. Kokoreçleri maalesef pek bizim bildiğimiz gibi değildi. Öyle ekmek arasıymış, bol kekikmiş falan değil. Önünüze porsiyon olarak löp löp kokoreç geliyor. Baharat falan yok, yanına da patates koymuşlar. Tamam kokoreç seviyoruz eyvallah da öyle küt diye önümüze gelince bizi bir minnoşluk tuttu, yiyemedik. :) O yüzden illaki de yiyeceğiz diyorsanız önce 1 porsiyon söyleyin, beğenirseniz devam edersiniz. Zira kokoreçin porsiyonu 10 Euro. Yiyemediğimiz kokoreçlere o günkü kurdan 110 tl verdik. (Şimdiki kura hiç girmiyoruz zira hatırı sayılır Türk restaurantlarında bu paraya pekala karın doyurabiliriz :) )
Plaj
Marble Beach: Bi kere gitmek için yüksek araba şart, biz alçak arabayla da gittik ama arabanın altını vura vura haşat ettik. Yolu taşlık tozluk ve engebeli. Yaklaşık 20 dk o yolda cebelleşerek plaja ulaşıyorsunuz. Bu plaj bizim için maalesef fail olarak sonuçlandı. Zira biz o fotoğraflarda gördüğümüz turkuaz rengi bir deniz ararken yukarıdaki denizi bulduk. Rengi geçtik, pisti de. Köpük köpüktü suyun üstü. Biz belki yanlış bir gün gelmişizdir tekrar şansımızı deneyelim diyerek 2-3 defa gittik ama hepsinde de durum buydu. Ayrıca daha önce giden arkadaşlarımızdan da edindiğimiz bilgilere göre renk turkuaz olsa da deniz hep temizlik konusunda sıkıntılıymış. Yani gelmişken görmemezlik etmeyelim diyorsanız gidin tabi. Ama gidecekseniz tek tavsiyemiz sabah erken gitmeniz olacaktır çünkü saat ilerledikçe çok kalabalık oluyor. Fotoğraf vs. çekesiniz varsa da hevesiniz bir süre sonra kaçıyor. Fiyatlara gelirsek ada genelinde kişi başı 10 Euro harcama şartıyla 2 kişiye 2 şezlong 1 şemsiye veriliyor. Tabi Marble Beach'de bu konuya bir de şezlongun öne yakınlığına göre fiyat farkı koymuşlar en önler 20 Euro civarıydı sanırım. 
 


Aliki Beach: Denizini beğendiklerimiz içerisinde 2.sırada oldu. Denizi berrak ve temiz. Bolca tesis var, istediğiniz birinde bir şeyler atıştırabilirsiniz. Yalnız çok fazla şezlong görmedik burada genel olarak herkes şemsiyesini sandalyesini getirmişti. Biz de öyle yaptık. Burayı yazın bi kenara. Gitmeden de Thassos'dan ayrılmayın deriz.

Psili Ammos: Anlatmaya gerek yok yukarıda görüyorsunuz. :) Kumluk olması güzel, ama eğer Limenas'ta kalıyorsanız uzun bir yol çekmeniz çok da şart değil. Burası ile ilgili söyleyebileceğim en güzel şey restaurantındaki karides saganaki. Yani saganakilerin Alex'i desem yeridir. Böyle bir lezzet yok. O civardaysanız mutlaka uğrayın.
Giola: Burası bir lagün. Doğal bir güzellik. Giolaya ulaşırken ya arabanızı yol kenarına parkedip yokuş ineceksiniz yada yokuşu indikten sonra parkedip yine yokuş ineceksiniz. :) Arkadaşlar buraya ulaşmak için kolay bir yol yok. O yol yürünecek. :) Giola ile ilgili çeşitli rivayetler var. Efendim Afrodit burada yıkansın diye Zeus ona özel yaptırmış o yüzden diğer adı da Afrodit'in gözyaşıymış. Bir diğerine göre de Zeus'un gözünü temsil ediyormuş. Biz öğleden sonra gittiğimiz için  suyu bulanıktı bu nedenle Giola'nın içine değil dışına girdik :) Tabi ben gitmeden şöyle içine atlarım böyle suya girerim diye hayal kuruyordum ama bilemiyorum gidenler mi abartıyor, biz mi fazla titiziz; sonuç olarak içimize sinmedi. O sıcakta o kadar yol indik bari ıslanalım dedik deniz tarafından suya atladık. Çantanızda deniz ayakkabısı olmasını öneririz çünkü kestanesi bol bir kayalıktan giriyorsunuz. Siz bizim gibi cengaverlik yapmayın sakın :) Bide Giola'nın üstünde kır kahvesimsi bir mekanı var, manzarası çok güzel ve orada bir şeyler atıştırmak inanılmaz keyifli.




La Scala Beach: Plaj olarak inanılmaz keyifli, müzikleri ve yemekleri çok lezzetli. Plajı kumluk, iskelesi var. Denizi öyle aman aman mükemmel değil ama biz tatilimizin 3-4 gününü burada geçirdik. Rahatımıza düşkünüz ve burası da tam bir Çeşme'de lahmacuna 80 ira alınan plajlar kadar lüks olsa da fiyatları diğer plajlarla aynı. Sabah 10.30'u geçirmediğiniz sürece de kolayca yer bulursunuz. Öyle çok büyük bir plajı yok çünkü. 
Golden Beach: Plajı gerçekten de altın gibi kumluk. Aşırı sığ bir deniz, İztuzu'nu anımsattı bize. Derinleşmesi için bir hayli yürüyorsunuz. Çocuklu bir aile olsaydık ideal bir plaj olabilirdi. Pefka diye ir restaurant da öyle yemeği yedik. Benim karideslerim yine çok güzeldi ama Utku hamburger söyledi ve beğenmedi. Bu adamlar sanırım kırmızı eti beceremiyor.

Atspas: Hiçbir yerde övüldüğünü duymadık, çok popüler değil. Ama bizce adanın kesinlikle en temiz, en berrak, en ılık denizi. Küçük bir koy. Popüler olmadığı için kalabalık da değil. son gün keşfetmemiş olsaydık kesinlikle daha çok gelirdik. Yalnız tesisi çok başarılı değil. Ya tok
gelin yada yiyeceklerinizi yanınızda getirin.
Plajlarla İlgili Genel Bilgi: Bu arada bir frappe yada bira 7-8 Euro, yemekler de 10 Euro ve üstü genelde. Yani o para illaki sizden çıkıyor. Ama tabi isterseniz şemsiyenizi sandalyenizi havlunuzu getirip plajda istediğiniz bir yere de yerleşebilirsiniz. Yunanistan'da insanlar bu konuda çok rahatlar. Türkiye'de olsa kendimizi piknik tüplü şambrelle denize giren dayılar gibi hissedebilirsiniz ama Yunanistan'da bunu yapmayınca kendinizi enayi gibi hissedebileceğiniz bir atmosfer mevcut.
Mutlaka Yapın Dediklerimiz!
1)Panagia köyüne mutlaka gidin! Köyün dokusu çok sevimli. Bal yada reçel almayı unutmayın burada küçük bir reçel dükkanı var. Özellikle portakal reçelini biz çok sevdik. hala severek tüketiyoruz. Bir de köyün mimarı yapısına tamamen ters zoraki bir Mykonos evi göreceksiniz, baktık herkes fotoğraf çekiliyor, Nasrettin hoca durur muuuun yapıştırmış cevabıııı diyerek bizde fotoğraf çektirdik tabi ki :) 
2)Market alışverişi yapın! Ya biz mi market sevdalısıyız bilmiyoruz ama özellikle Masoutis isimli marketi çok sevdik. Neredeyse her gün gidip atıştırmalık yada alkol alışverişi yaptık. dönüşte de bolca Feta Peyniri. :) Bu arada tabelasında alfabe farklılığı nedeniyle yazan şeyi okuyamayacaksınız muhtemelen o yüzden yazdığım market adını Googlelarsanız marketi bulmanız adına kolaylık olur. Zaten Limenas'ın çıkışına doğru bir yerde olduğu için illaki önünden geçersiniz.
3)Yanınıza Şemsiye-Sandalye-Buzdolabı alın! Her ne kadar onlarca beach olsa da hem zaman zaman ekonomi yapmak hemde 4'lüsünü 3 euroya sattıkları biralara tesiste 8 Euro vermemek adına yanınıza mutlaka araç içi buzdolabı alın derim. Keza şemsiye ve sandalye de her zaman kurtarıcı, tesisi olmayan plajlarda rahat edebilmeniz adına kesinlkle öneriyoruz.
Bizim Thassos'umuz böyle geçti. Umarım yardımcı olacağımız noktalar yakalarsınız. Bol seyahatler, düşük döviz kurları :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Polonezköy'ün Polina'sı!

İstanbul'a bu kadar yakın bir lokasyon olmasına rağmen yeşilin her tonunu görebileceğiniz, çeşit çeşit restaurant ve kahvaltı seçenekleriyle Polonezköy'ün bir cennet olduğunu İstanbul'da yaşayan birçok kişi bilir. Ben size Polonezköy için başka bir öneriyle geleceğim. :) Gittiğimiz yerleri lezzetleriyle anılarımızda mühürlemeyi çok severiz. Bu nedenle de bir yere gitmeden önce nesi meşhur, nerede ne yenmeli kısmını genelde araştırmayı çok severim. Böyle bir araştırma sonucu Polina'yı öğrendik ve bir Polonezköy hafta sonu kahvaltısından sonra bir de şu Polina neymiş bi bakalım dedik.   Polina Polonezköy'de hem kahvaltıları, hem yemekleri hem de kendin pişir kendin ye için uygun olan butik bir mekan olsa da bizim gitme sebebimiz pastalarıydı. Pasta konusunda kendi ev yapımı pastalarını sundukları için farklarını burada ortaya koyuyorlar. En meşhur ve sevilen pastaları Karpatka. Karpatka aynı zamanda Polonya'nın geleneksel bir tatlısı. Sade ve meyveli seçe...

Sonunda Paris!

Paris! Başta inanılmaz önyargılı olup sırf meraktan giden, sonra görür görmez aşık olan, doyamayıp 7 ay sonra tekrar giden, sonra araya 3 sene alıp tekrar kavuşan birinin gözünden biraz Paris okuyacaksınız. Yıl 2014! Pegasus çılgın bir indirim yapmış, İtalya'dan kalma hazır Schengen varken Avrupa'da bi yerleri daha göreyim bari diye bilet bakıp "Neymiş bakalım bu Paris?" diye almıştım ilk Paris biletimi.  Gittiğim ilk gün telefonuma "Paris Metro" appini indirerek otelime yakın diye Champs Elysees'de ki noel pazarıyla gözümü açtım. O civarlarda geçirdiğim ilk günden sonra İstanbul'dayken arkadaş tavsiyesiyle ulaşıp plan yaptığım Paris için gerçekten inanılmaz bir rehber olan Aslı Ulusoy Panutti'yle sabah saatlerinde buluşarak devam eden 2 günümde harika bir Paris gezisi yapmıştım. Hep söylerim Paris'e aşık olmamda Paris'in büyüsü kadar muhteşem iletişimi, sanki rehberle değil de kuzeninle geziyormuşsun gibi bir hissiyat uy...

Turla Mı Gidelim Kendimiz Mi Gezelim?

     Her ne kadar son yıllarda yurtdışı seyahatler hayatımızda daha aktif rol alsa da birçok insan için hala Turla seyahat bağımlılığı vazgeçilemez bir durumda ve bireysel seyahatlerden hala korkuluyor. Peki turla mı, yoksa bireysel seyahat mi tercih etmeliyiz? Hangisi daha keyifli? Hangisi daha ekonomik? -----  Maliyet  -----    Maliyet açısından turla seyahat daha ekonomik gibi gelse de aslında işin iç yüzü öyle değil. Uçuş maliyetinden başlayalım mesela.     Turlarda sabit bir fiyat üzerinden satış yapılır ve aslında siz uçak biletlerinizi havayolu şirketlerinin erken dönem kampanyalarında alırsanız tursuz gittiğinizde yarı yarıya kar edebilirsiniz. Konaklama maliyetine gelecek olursak turla seyahat ettiğinizde genelde sizi tüm gün gezdirip akşam 18.00-19.00 gibi otele bırakırlar ve bu oteller şehir merkezine uzaktır. Siz eğer şehir merkezine gitmek için taksi tutarsanız kazıklanma riskiniz var, kazıklanmasanız bile döviz al...