Ana içeriğe atla

Maldivler'de Balayı



Evlenmeye karar verdikten sonra balayımıza dair kafamızdaki en belirgin fikir, tanışmamıza da vesile olan dalış içerikli bir tatil olmasıydı. Bu doğrultuda hem romantik bir balayı hem de sualtı zengin bir destinasyon arayışımız vardı. Mauritius, Bali ve Maldivler üzerinde yaptığımız araştırmalardan sonra turkuaz rengi suları ve yüzlerce adasıyla gönlümüzü fetheden Maldivler oldu. Destinasyon tamamdı ama peki ya otel? İşin en zor kısmı buymuş. :) Yüzlerce otel arasından hem uygun fiyatlı hem iyi yorumlar almış, hem su üstü villa olsun hem jakuzisi olsun derken yaklaşık 1 aylık bir süremiz otel aramakla geçti. Maldivler 'e özel tur düzenleyen bir firmadan destek almak istedik önce, saolsunlar gerçekten ilgileniyorlardı fakat bir sorun vardı o da bütçemize uygun diye önerdikleri oteller bizim hayallerimizin yanından bile geçmiyordu. Sonra "Bu işi neden kendimiz yapmıyoruz ki?" diyip otelleri kendimiz araştırmaya başlayınca bir kez daha tur firmalarının ne kadar fahiş ücretler aldıklarının farkına vardık. Çünkü firmanın bize çıkardığı fiyatla yüzüne bakmayacağımız otellere rezervasyon yapabiliyorken daha uygun bir fiyata çok daha güzel ve 5 yıldızlı bir otelde konaklayabiliyorduk.


Maldivler'de otel seçiminde dikkat etmeniz gereken en önemli şey de "Herşey Dahil" konseptli olması. Çünkü bazı rezervasyon sitelerinde otel fiyatı uygun görünüp heveslendiğinizde altta küçük yazılarla ekstra ücretler kısmında "çevre vergisi" adı altında ücretler çıkıyor ve bu da seyahatinizi çok daha pahalı hale getiriyor. Bunu yapmayan tek site olarak geçen sene tercihimizi AGODA'dan yana kullanmıştık. Çok da memnun kaldık. Agoda'da sık sık kampanya ve indirimler oluyor. Maldivlerdeki otellerin bir kısmına tekneler, eğer havaalanına uzak bir adada konaklayacaksanız da deniz uçaklarıyla ulaşılıyor. Agoda bazen deniz uçağını kapsayan indirimler de yapıyor. Biz bunu kaçırıp deniz uçağına iki kişi gidiş dönüş 600 $ vermiştik. takip ederseniz belki siz yakalayabilirsiniz.



15 dklık yolculuk için 600 $ verilen minik deniz uçakları, tatilin tek verirken kıyamadığımız parasıydı. 

Uzun araştırmalarımız sonucu Maldivler'in Veligandu Island Resort otelini seçtik. Beklentilerimizin fazlasıyla üstünde bir oteldi. Gerek lezzetli yemekleri gerek temizliği, gerek personelin ilgi ve saygısı olsun... Konumunu ve doğasını saymıyoruz bile. :) Bu arada bazı adalar büyük olduğu için birkaç otel birden barındırabiliyormuş ama Veligandu Kendi adasında tek olan bir otel. 


 
Oteli merak edenler için Agoda'daki linkini şuraya bırakıyoruz. Peki uçak biletini nasıl aldık? İşte bu konuda gerçekten 4 ayak üstüne düştük. :) Daha ortada hiçbir şey yoktu. Sadece Maldivler fikrimiz oluşmuştu. turna.com' da uçak bileti bakıp gezinirken Maldivler 'e yaklaşık 2500 tl' ye iki kişi gidiş dönüş Doha aktarmalı Qatar Airways' den bilet bulmuştuk. Uçak bilet fiyatlarının fiyat aralığını bilmediğimiz için almadan sayfayı kapattık. Ertesi gün Turna'dan rezervasyonumuzun akşama kadar biletlerimizi almazsak iptal olacağına dair bir mail aldık. Rezervasyon yaptırdığımızı bile bilmiyorduk :) Sayfaya girip aynı günler aynı saatlere bilet baktığımızda aynı biletin 4900 tl olduğunu gördük. Ama bizim rezervasyonlarımızda hala 2500 liralık biletimiz duruyordu. Tabi biletleri hemen aldık. :) Şuanda bu fiyatlar Maldivler için adeta bir rüya olsa da Turna.com ve Qatar Airways 'in kampanyalarını takip etmekten vazgeçmeyin deriz :)
Evlendiğimiz tarih 29 Temmuz'du ve aslında balayı için güney yarım küreyi tercih etmek orada kış olduğu için bizi biraz korkutmadı değil. Hergün hava durumuna bakıp meşhur muson yağmurlarından nasibimizi alır mıyız diye bir hayli korktuk ama şanslıydık çünkü 6 gün boyunca 2 defa sadece 3 dk süren yağmurlara denk geldik. Birinde yağmurda denize girelim diye kumsaldan suya doğru koşarken yağmur durdu, diğerinde de fotoğraf çekimi yaparken çatının altına sığınana kadar sona ermişti. :) 
Maldivlerin hava sıcaklığı yaz - kış 28/29 derece. Yani asla üşümüyorsunuz. Fakat uyarmamız gereken bir konu var o da hava çok sıcak değil diye güneşten korunmayı ihmal etmemeniz. Biz korunuyor olmamıza ve hep gölgede kalmamıza rağmen o kadar kötü yandık ki, bi kaç gece yatakta sağa sola dönemedik. :) 

Tatilimiz 31 Temmuz 2017 tarihinde Atatürk Havalimanı'ndan hareketle önce Doha sonrada Male'den otelimize gitmek suretiyle başlamıştı. Qatar Havayolları'nın uçaklarıyla ilk kez seyahat şansı yakaladık ama çok sevdik. 
Akşam 19.00 civarlarında çıktığımız yolculuğumuz sabah saatlerinde Male'ye varmamızla sona ermişti. Male'ye gelince otellerin temsilciliklerine gidiyorsunuz ve onlar sizi tekne ise tekne, uçak ise uçağınıza doğru yönlendiriyorlar. Sonra uçağınızın kalkış süresine göre dinlenmeniz için otelinizin kendi loungelarında bi süre (bizim ki yaklaşık 1 saatti) bekliyorsunuz. 
 


Deniz uçağı biraz korkutucu gibi gelse de gördüğünüz muazzam manzara tıngır mıngır giden uçağın heyecanını size unutturuyor. Minik minik adacıklar ve uçsuz bucaksız mavi gerçekten muhteşemdi.
 



Uçağımızdan indiğimizde otelin iskelesinin sonunda davul/darbuka arası sesler geliyordu. Meğer bizi yerel müzikleri olan Boduberu ile karşılama merasimleri varmış. Bunu da çok sevdik. :)
 


Odamızın hazırlanmasını beklerken lobide limonataya benzer yerel bir içecek ve buz gibi bir sabunlu bez getirdiler. Sabunlu bezi en son beslenme çantamızda görmüştük ama sıcak havada soğuk soğuk ve mis kokusuyla çok hoşumuza gitti. 
 


Odamıza götürürken "balayı çifti olduğunuz için size adanın en ucundaki odayı verdik" şakasından sonra odamıza doğru yürümeye başladık. Bu arada bazı adalar büyük olduğu için bisiklet vs. Gibi şeylere gerek duyuluyormuş ama bizim adamızda gerek yoktu adanın bi ucundan diğer ucuna yürümek yaklaşık 15 dk zaten :) 
 

 
Odamız "Günbatımı jakuzili su villası" olarak geçiyordu. Günbatımı anlamında çok faydasını görsek de "su villası" kısmı için ufak bir ayrıntı vereceğim. Çünkü ben o kadar araştırmama rağmen hiç böyle birşey duymamıştım.  Şimdi malumunuz su üstündesiniz ve bu villaların ahşap direklerle denize sabitlenme durumu mevcut. Denize girmek için merdivenlere yöneldiğimiz anda basamağın kenar direğinde kocamana bir yengeç vardı. Yani bi 30 cm vardır en az. Sonra korka korka etrafımıza bakınırken farkettik ki villa temellerindeki direklere tutunan 3-5 tane daha yengeç vardı. Haliyle insan o basamaklardan inerden bi çekinmiyor değil. Biz bide dalışçı insanız yani, ona rağmen çekindik. Geceleri aydınlatmanın gazabına uğrayacağız diye ödümüz koptu :) Sonra hergün göre göre alıştık gerçi ama hergün bu canlıları görmekten korkarım diyenleriniz olursa diye bu da burda dursun. Özellikle bazı geceler altımızda yüzen rengarenk balıklar, bazı geceler vatozlar yada babysharklar görmek gerçekten çok güzeldi. Ama illa da su villası diye tutturmaya da gerek yokmuş. Otelin kumsal villaları da çok hoşumuza gitti bizim. Su villasıyla kumsal villalar arasında fiyat farkı da olduğu düşünülürse bütçenizi dişürmek adına kumsal villalarını da tercih edebilirsiniz. Balayında kadınlara bi "herşeyin en güzeli olsun" kafası geliyor ya hani, buna yenik düşmezseniz pekala kumsal villalarla da mutlu olabilirsiniz :) 
 



Yemek faslına gelecek olursak, yemekler gerçekten çok lezzetliydi. Türk otellerinde bu kadar lezzetli yemek yediğimi hatırlamıyorum, adamlar ne yapsa güzel yapıyordu. Birde müslüman ülke olduğu için domuz ve domuz ürünlerini farklı bir büfede sundukları için eğer domuz eti konusunda tereddüt etmenize gerek yok. 
Güzel yemeklerin yanısıra hergün değişik değişik kokteyller deneyerek favorimizi "Maldivian Dream" olarak belirledik. İçinde Baileys, Kahlua ve Nane şurubu var. Hatta biz döndükten sonra evde de sık sık aynı kokteyli yapıyoruz. 



Gelelim dalış konusuna! Her otelin zaten kendi dalış acentası oluyor genelde. Bizimkinin de vardı elbette. Dalış noktalarının olduğu bir harita üzerinden bize bölgeleri anlatarak seçim yapmamızı kolaylaştıran dalış rehberimiz Alice ile belirlediğimiz 2 noktaya dalış yaptık. Manta konusunda şansızdık çünkü manta sezonu değildi ve malesef manta göremedik. Amaaa dalışa başladığımız an gördüğümüz 2 adet köpekbalığıyla keyfimiz yerine gelmedi değil. Önlerinde bissürü baracuda olduğu için malesef fotoğrafını çekemedik ama gönlümüzde yaşıyorlar :) Maldivlerin sualtı gerçekten muhteşem ve bizim gibi profesyonel dalıcı olmasanız da mutlaka deneyimlemeniz gerekli bence. Türkiye'deki turistik dalışlardan birkaç farkı var. 

1. Dalışlar daha uzun sürüyor. Bu biraz da hava kullanımınıza bağlı olsa da 50-55 dk sualtında kalabiliyorsunuz. 
2. Ekipman kirası! Bu durum biraz kabus arkadaşlar. Aldığınız bcdden maskeye kadar herşeyiniz ayrı ayrı kalemlerde size kiralanıyor. Ve tekneyle açıldığınızda diyelim ki 2 dalış yaptınız, 2 dalış için ayrı ayrı ekipman bedeli ödüyorsunuz. Ayrıca tekne yakıt harcı da alınıyor. Bu durumda dalıştan beklentiniz de artıyor haliyle :) Ama şunu söylemeliyiz ki ekipmanlar gerçekten kaliteli ve kontrol edilmiş oluyor. Maske yüzünüze uyuyor mu diye dalıştan önceki gün onu bile ofislerinde denettiriyorlar ve size özel sepetlere ayırıyorlar. Ekipmanlarınız hazır bi şekilde önünüze geliyor size de sadece kuşanmak kalıyor. Kendimizi güvende hissettik mi? Fazlasıyla! Ama tabi bir daha Maldivler'e gidecek olursak sadece dalış turu düzenleyen firmalarla tekne konaklamalı gideriz mesela. Çünkü hem maliyeti daha uygun oluyor hemde odak noktanız sadece dalış olduğu için çok daha verimli geçiyor. Biz dalmaya pek doyamadık çünkü. Ama tabi bir dahaki gidişimizi manta sezonuna denk getiririz inşallah :)

Çektiğimiz fotoğraflara baktıkça yaptığımız dalışlar için "iyiki" diyoruz orası ayrı.










Bu arada tüplü dalış dışında şnorkel de müthiş şeyler görmenizi sağlıyor. Hatta ben en büyük vatozumu şnorkelle dalarken gördüm. Gidip gelip yanına yaklaşıyordum, video da çekmiştim ama kum kaldırmaya başlayınca nasıl korktuysam videonun sonunda takla atarak kaçıyorum o yüzden izledikçe kendime gülmek için güzel bir anı oldu :) aşağıda vatoz kardeşin de fotoğrafını koyuyorum. :) büyüklüğünü az çok anlarsınız. 
 


Kıyıya yakın yerlerde birçok defa ufak vatozlar görüyorsunuz. Bol bol babyshark da görüyorsunuz. İlk anlar biraz korkabilirsiniz ama onlarda sizden korkuyor rahat olun :) 
Bunun dışında otelin değişik aktivitelerinden Günbatımında punch ve yunus turu diye birşeye katıldık. Çoğu otel yapıyormuş. Tekneyle akşam üstü denize açılıyorsunuz, sonra yunus arıyorsunuz. Ben ilk "hadi len öyle şey mi olur" diye tepki göstersem de bi 15-20 dklık arayıştan sonra teknedeki çalışanlarında çıkardığı garip ıslık seslerinin yardımıyla mı bilemiyorum ama onlarca yunus gördük. Teknenin yanında takla atanlar, zıplayanlar falan gerçekten inanılmaz sevimlilerdi.

 



Ve gelelim fotoğraf çekimine. Biz düğünümüz dışında ayrı bir fotoğraf çekimi yaptırmamıştık. Onun yerine gelinliğimizi damatlığımızı götürür balayında çekiliriz diye düşünüyorduk. Otelin resepsiyonuna sorduğumuzda sadece belli günler gelen bir fotoğrafçı olduğunu, araştırıp bize döneceğini söyledi. Sonrasında fotoğrafçının müsait olmadığını ama otel çalışanlarından birinin çekebileceğini ücret vermemize gerek olmadığını sadece bahşiş verebileceğimizi söyledi. Bu arada fotoğraf çekimi 500 dolarmış normalde :) Çok içimize sinmese de el mahkum kabul ettik. Akşamüstü çekimi olarak planladık ve hazırlanıp çekime başladık. Fotoğraflarımızı çeken İbrahim o kadar özenliydi ki; akşamdan dersine çalışmış, fotoğraf fikirleri kaydetmiş, bize gösterip gösterip "böyle de çekeyim, hadi adanın şu tarafına gidelim" diye diye baya uğraştı. Ben "tamam yeter" dedikçe yeni bi poz daha verdiriyordu. Utku'ya "bu cocuk cok uğraştı en az 200 dolar vermeliyiz" falan dedim ama tam bir ev erkeki olarak beni 100 dolara ikna etti :) Hoş İbrahim o kadar sevindi ki boynumuza falan atlayacaktı. Bi yerde okumuştum Maldivler pahalı olmasına rağmen çalışanların ücretleri çok düşükmüş diye. Bu olay bize bunu doğrular nitelikte oldu. Biz fotoğraflarımızı çok sevdik. Ellerine sağlık İbrahim. :)




Otel personelinin ilgisi ve saygısını biz çok beğendik. Bide sıcak bir bölge olduğu için otelin tüm çalışanlarına parfüm zorunluluğu getirdiğini farkettik. Hepsi aynı kokuyordu. Bu da güzel bir uygulama olmuş. 
Gelelim dönüşe... Dönüşümüz de yine Doha aktarmalıydı ama bekleme süresi 7 saatti. Doha havaalanı gerçekten geze geze 7 saati tüketebileceğiniz bir havaalanı ama... Dışarıda hava 40 derece olduğu için klimaları o kadar açıktı ki adeta titredik! Yanımızda hiçbirşey yoktu. Üstümüzde minicik şortlar falan, havaalanında da uygun birşey bulamayınca bi hayli üşüdük. Doha da bekleme süreniz uzun olan bir seyahat planınız varsa kesinlikle uzun birşey giyip yanınıza da sweatshirt almayı unutmayın. :)
 
Balayı seyahatimiz bu kadardı. Araştırırken bulamadığım birçok ayrıntıya özellikle yer vermeye çalıştım. Umarım faydasını görürsünüz! 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Polonezköy'ün Polina'sı!

İstanbul'a bu kadar yakın bir lokasyon olmasına rağmen yeşilin her tonunu görebileceğiniz, çeşit çeşit restaurant ve kahvaltı seçenekleriyle Polonezköy'ün bir cennet olduğunu İstanbul'da yaşayan birçok kişi bilir. Ben size Polonezköy için başka bir öneriyle geleceğim. :) Gittiğimiz yerleri lezzetleriyle anılarımızda mühürlemeyi çok severiz. Bu nedenle de bir yere gitmeden önce nesi meşhur, nerede ne yenmeli kısmını genelde araştırmayı çok severim. Böyle bir araştırma sonucu Polina'yı öğrendik ve bir Polonezköy hafta sonu kahvaltısından sonra bir de şu Polina neymiş bi bakalım dedik.   Polina Polonezköy'de hem kahvaltıları, hem yemekleri hem de kendin pişir kendin ye için uygun olan butik bir mekan olsa da bizim gitme sebebimiz pastalarıydı. Pasta konusunda kendi ev yapımı pastalarını sundukları için farklarını burada ortaya koyuyorlar. En meşhur ve sevilen pastaları Karpatka. Karpatka aynı zamanda Polonya'nın geleneksel bir tatlısı. Sade ve meyveli seçe...

Sonunda Paris!

Paris! Başta inanılmaz önyargılı olup sırf meraktan giden, sonra görür görmez aşık olan, doyamayıp 7 ay sonra tekrar giden, sonra araya 3 sene alıp tekrar kavuşan birinin gözünden biraz Paris okuyacaksınız. Yıl 2014! Pegasus çılgın bir indirim yapmış, İtalya'dan kalma hazır Schengen varken Avrupa'da bi yerleri daha göreyim bari diye bilet bakıp "Neymiş bakalım bu Paris?" diye almıştım ilk Paris biletimi.  Gittiğim ilk gün telefonuma "Paris Metro" appini indirerek otelime yakın diye Champs Elysees'de ki noel pazarıyla gözümü açtım. O civarlarda geçirdiğim ilk günden sonra İstanbul'dayken arkadaş tavsiyesiyle ulaşıp plan yaptığım Paris için gerçekten inanılmaz bir rehber olan Aslı Ulusoy Panutti'yle sabah saatlerinde buluşarak devam eden 2 günümde harika bir Paris gezisi yapmıştım. Hep söylerim Paris'e aşık olmamda Paris'in büyüsü kadar muhteşem iletişimi, sanki rehberle değil de kuzeninle geziyormuşsun gibi bir hissiyat uy...

Turla Mı Gidelim Kendimiz Mi Gezelim?

     Her ne kadar son yıllarda yurtdışı seyahatler hayatımızda daha aktif rol alsa da birçok insan için hala Turla seyahat bağımlılığı vazgeçilemez bir durumda ve bireysel seyahatlerden hala korkuluyor. Peki turla mı, yoksa bireysel seyahat mi tercih etmeliyiz? Hangisi daha keyifli? Hangisi daha ekonomik? -----  Maliyet  -----    Maliyet açısından turla seyahat daha ekonomik gibi gelse de aslında işin iç yüzü öyle değil. Uçuş maliyetinden başlayalım mesela.     Turlarda sabit bir fiyat üzerinden satış yapılır ve aslında siz uçak biletlerinizi havayolu şirketlerinin erken dönem kampanyalarında alırsanız tursuz gittiğinizde yarı yarıya kar edebilirsiniz. Konaklama maliyetine gelecek olursak turla seyahat ettiğinizde genelde sizi tüm gün gezdirip akşam 18.00-19.00 gibi otele bırakırlar ve bu oteller şehir merkezine uzaktır. Siz eğer şehir merkezine gitmek için taksi tutarsanız kazıklanma riskiniz var, kazıklanmasanız bile döviz al...