![]() |
Amsterdam oldum olası merak ettiğim Avrupa destinasyonlarından biriydi. Pegasus'un 2017 Bahar indiriminden uygun fiyata kış için bilet almıştık ve hafta sonu için Amsterdam seyahati planı yapma vakti gelmişti.
Amsterdam'a giden çoğu yakın çevremden duyduğum "eğlence" konseptli bir geziden daha çok keşif amaçlı bir gezi olsun istiyordum. Allah'tan Utku da benimle aynı fikirdeydi ve 2 günlük hafta sonu planını Tur rehberini aratmayacak şekilde yapmama ses etmemişti. :)
Uçak saatimiz cuma akşamüstü yola çıkacağımız şekildeydi. Bize göre gece yarısı oraya göre saat farkından ötürü saat 22.00 civarında Amsterdam'a varmıştık. Gitmeden önce yaptığımız tüm araştırmalarda da önerildiği üzere iner inmez Schiphol Havaalanı'nda bulunan IAmsterdam Card satış noktasından kalış süremize göre Card alarak Amsterdam maceramıza başladık. Normalde bu Card GVB'lerde geçerli fakat biz ilk bulduğumuz trenle şehre varmak istediğimiz için buna dikkat etmemişiz, trene de 10 Euro para vermek zorunda kaldık. Bu arada turist olduğumuzu fark eden trendeki kondüktör bize inene kadar ulaşım hakkında bilgiler verdi, birçok şey anlattı. Bizdeki çalışanların aksine işini severek yaptığı çok belliydi. :)
I Amsterdam Card gerçekten de sadece müzeler için bile kullansanız bir hayli kar ettiriyor zaten sitesinde nerelerde geçerli olduğuna dair birçok bilgi ve detay var ama kısaca bahsedecek olursak;
Kişi başı 68 Euro'ya 48 saatlik I Amsterdam Card almıştık. Ama 2018 itibariyle fiyatları yükselmiş olduğundan Buradan güncel fiyat bilgilerine ulaşabilirsiniz.
Biz otel seçimimizi Centraal Station ve Red Light'a çok yakın bir konumda seçmiştik. Şehre ulaşır ulaşmaz eşyalarımızı otele bırakabildiğimiz ve diğer günlerde de rahatlıkla her yere ulaşabildiğimiz için doğru bir seçim yaptığımızı düşünüyoruz. Booking'de otelin bilgilerine Buradan ulaşabilirsiniz. Ekonomik ve çok lüks olmayan bir otel arayanlar için güzel bir öneri olabilir.
İlk akşamımızda eşyaları bıraktığımız gibi keşif gezisine çıktık. Birkaç sokak ilerleyince meşhur Red Light District'e varmıştık bile. Işıl ışıl bir cadde, vitrinlerde güzel güzel kadınlar ve taşkınlık yapmayan insanlarla dolu sokaklar...Kadınların Amsterdam'da turizm sektörü için metalaştırılıyor oluşu çok hoş olmasa da maalesef Red Light'a çok ciddi bir turist akışı var.
![]() |
Biz Noel'e yakın gittiğimiz için etraf ekstra ışıl ışıldı. İlk akşamımızda küçük bir turun ardından bir yerlerde bir şeyler içmek istedik ve ilk gördüğümüz köşede vitrininde yılbaşı ışıklarıyla cazibeli görünen küçük bir puba girdik. Burada ak saçlı sevimli barmenin önerisiyle La Chouffe adında bir bira içtik. Gerçekten çok lezzetli ve yumuşak içimliydi, alkol oranı da düşük değildi üstelik. :)
![]() |
1. Gün yani cumartesi sabahı 07.00 gibi uyandık. Kahvaltı faslını müze giriş saatimizin erken olmasından ötürü birer wafflela atladık, etrafta çok fazla pancake ve waffle dükkanı var. Birde dikkatimizi çeken birkaç tane simit sarayı oldu. :) Türk kahvaltısı isteyenler için belki yardımcı olur ama biz Amsterdam'a kadar gelip de Türk kahvaltısı yapmak istemedik.
İlk iş en çok merak ettim Anne Frank'ın evini ziyaret etmekti. Bu arada Anne Frank Evi'nin biletini önceden internetten almanızda fayda var çünkü belirli adette 15'er dk'lık aralıklarla bilet satıyorlar ve ben neredeyse 1 ay önceden almama rağmen özellikle öğle saatlerindeki biletler tükenmişti. Kapıda kalmamak adına bileti önceden alma fikri aklınızın bir köşesinde bulunsun :) Anne Frank'ın hatıra defterini okumayanlar varsa gitmeden mutlaka okumalılar, kitaba hakim olunca evi gezmek çok daha farklı bir deneyim oluyor. Eve girerken size sesli elektronik rehberler veriliyor ve evde girdiğiniz her odadaki bölümde bu rehberleri sensöre okutarak eve ve aileye ait birçok detayı dinleyebiliyorsunuz. Biletler 15'er dklık aralıklarla satılıyor olsa da tüm evi gezmek yaklaşık 1.5 saatinizi alıyor. Zaman planınızı ona göre yapabilirsiniz. Anne Frank Evi'nden çıktıktan sonra IAmsterdam kartımızla GVB kullanarak müzeler bölgesine gidiyoruz. Ben tam bir Van Gogh aşığı olduğum için önce Van Gogh müzesi için kuyruğa giriyoruz. Kuyruk yaklaşık 1 saat sürüyor maalesef. Ayrıca içeri girerken sırt çantası almadıkları için vestiyer kuyruğu da vakit alıyor. Bu nedenle eğer bizim gibi kış gezgini değilseniz müzeler bölgesini gezerken sırt çantası taşımamak size vakit kazandıracaktır. Aksi takdirde zaten kalın kalın montlar ve atkılarla da rahat gezilemeyeceği için zaten vestiyer mecburiyet oluyor. Bu arada tüm müzelerde vestiyer durumu geçerli. Van Gogh'dan sonra girdiğimiz Stedelijk ve Rijksmuseum müzeleri çok güzeldi ama Rijksmuseum deyince derin bir iç çekmek isterim ki kesinlikle Van Gogh aşığı olan ben için bile en beğendiğim müze oldu. Burada Iamsterdam Card geçmiyor diye sakın gezmemezlik etmeyin çünkü gerçekten çok keyifli bir müze. Ayrıca biz sona bıraktığımız için kapanma saati yaklaşmıştı ve hızlı hızlı gezmek zorunda kaldık. Şimdiki aklım olsa sıralamayı Rijksmuseum - Van Gogh Museum - Stedelijk Museum şeklinde yapardım. Tabi kişisel zevkinize de bağlı. Ben modern sanatla çok barışamadım sanırım :) Bu arada Meşhur I Amsterdam yazısı da bu müzeler bölgesinde. Ama insanlar o yazıyı boş yakalayıp nasıl poz veriyor gerçekten anlamıyorum. Önü izdiham gibiydi, tek harfi boş yakalayamıyorsunuz o derece :) Eğer sizin için burada güzel bir fotoğraf vermek önemli ise belki sabah erken saatlerde gelmek gerekebilir. Biz çok önemsemedik, bi selfie çekip kaçtık hemen.
![]() |
![]() |
Rijksmuseum'dan çıktığımızda akşam olmuştu ama Heineken Experience için hala vaktimiz vardı. Müzeler bölgesinden vasıtayla uğraşmadan yürüyerek 10 dakikada ulaşabiliyorsunuz. Biz yürümeyi sevdiğimizden genelde çok vasıta kullanmadık. Heineken Experience'a girince size bir bileklik veriyorlar, bileklik te 2 adet düğme var. Bunlarla gezerken barda mola verince bira alıyorsunuz. Sizi gezdiren rehberler oldukça keyifli, fabrikanın içi gerçekten de tarihi dokuyu hala barındırıyor. Hatta bir yerde size arpa suyu içirip taze bira içiriyorlar, taze bira içirdikleri yer eskiden bira dağıtımında kullanılan at arabalarının bulunduğu ahır. Samanların üzerinde buz gibi biranızı içip gezintiye devam ediyorsunuz. Ben gitmeden önce araştırdığımda tereddüt etmiştim bazıları çok memnun ayrılmışken bazıları gereksiz bir aktivite olarak görüyordu. Biz eğlenceli zaman geçirdik, öneririz. Ayrıca üstüne adınızı yazdırdığınız biralardan da yaptırmayı unutmayın. Biz el bagajıyla ziyaret ettiğimiz için birayı uçağa almadılar ama havaalanındaki görevliler çok yardımseverler, kapağı zedelemeden açıp orada içmenize yada dökme konusunda yardımcı oluyorlar. Bizde Utku bir dikişte bitirdi sağolsun, ziyan etmedi biramızı :)
![]() |
![]() |
İstanbul'daki Hardrock Cafe kapandığından beri hasretini çektiğimiz Jumbo Combo menü için akşam yemeğinde soluğu Hardrock Cafe'de aldık. Kalan zamanı da otel çevresinde eğlenerek harcadık ve ilk günü tamamladık.
![]() |
2. Gün: Güne Kanal Turu'yla başladık. Kanal Turu da I Amsterdam Card'ın ücretsiz faydalarından biri. İskele Centraal Station'un karşı hizasında kalıyor. Kalan turunda da yine sesli elektronik rehberler aracılığıyla sana şehrin hikayesi anlatılıyor. Üstelik burada Türkçe dil seçeneği de var. Şehrin genel hikayesi, binaların mimarisi, çatıların hangi yıllarda nasıl ve neden o şekilde tercih edildiği gibi birçok ilginç bilgi barındıran güzel bir tur oldu. Ayrıca 2. günümüzde yoğun bir kar yağışı başladı. Araştırma yaparken Amsterdam'la ilgili " Amsterdam'da hava ya yağmurludur, ya yağmur yeni durmuştur yada yağmur yağmak üzeredir" diye bir söz okumuştum. O yüzden 2 günlük seyahatimizde kara şahit olduğumuz için sanırım şanslıydık. :)
Tekne gezimizden sonra yine görülmesi gereken yerlerden biri olan De Nieuwe Kerk 'i görmeye gittik. Bizim şansımıza Gandhi'nin bisikletine kadar birçok şeyin sergilendiği özel bir sergi vardı. O yüzden keyifli oldu. Kiliseden çıktığımızda kar iyice bastırmıştı. Normalde kar yağarken şemsiye kullanan biri değilimdir ama gerçekten göz gözü görmeyecek şekilde yağıyordu.
Amsterdam'a gelmeden önce turumuzu planlamakta yardımcı olması için National Geographic'in Amsterdam'la ilgili olan gezi rehberini almıştım ve orada Wynand Focking Proeflokaal diye bir yeri gözüme kestirmiştim. 1679 yılından kama olan bu lokalde çeşit çeşit likörler var. Ayaküstü tadım yapıyorsunuz. Barmen Robert, eşiyle birlikte mekanı işletiyor ve çok eğlenceli bir çift. Kesinlikle çok keyifli vakit geçirdik diyebiliriz. Ayrıca buz gibi havada da içimiz ısındı. Lokalin yeri çok kolay kilisenin olduğu meydanda ara bir pasajın içinde kalıyor. Çok ortada değil ama biz kolayca bulabildik. Gitmek isteyenler için Pijlsteeg 31 adresinde bulunuyor. Kesin gitmelisiniz.
Kalan zamanımızı alışveriş ve yeme içmeye ayırdık. Ayrıca malum pazar akşamı döneceğimiz için bagajımızla gezemeyeceğimizden ötürü Valiz saklama hizmeti veren Lock Luggage 'dan faydalandık. Gitmeden önce rezervasyon yapıyorsunuz ve aklınız valizinizde kalmadan rahat rahat geziyorsunuz. Yeri Centraal Station'a yakın olduğu için de büyük bir avantaj oldu bizim için. 8 Euro'ya bütük gün rahat ettik. Bagajın boyuna göre fiyatlandırma söz konusu. Kullanmak isteyen yada merak edenler için sitesine buradan ulaşabilirsiniz.
Dam Meydanı'nda çok lezzetli hamburgerleri olan güzel bir mekan bulmuştuk ama maalesef adını hatırlamıyorum. Eğer bilgilerine ulaşabilirsem mutlaka eklerim. :) 2 günü de dolu dolu geçirdiğimi bu Amsterdam seyahatimizi biz çok sevdik. 3. bir günümüz olsa idi şehre 45 dk uzaklıkta olan Zaanse Schans 'a gidip rüzgar değirmenlerini görmeyi isterdik ama onun dışında keşke diyeceğimiz bir kaybımız olmadı. Gereksiz vakit kaybı olacağını düşündüğümüz için de Madame Tussauds'a da bilinçli olarak gitmedik. Pişman değiliz. :)
Amsterdam'a gelmeden önce turumuzu planlamakta yardımcı olması için National Geographic'in Amsterdam'la ilgili olan gezi rehberini almıştım ve orada Wynand Focking Proeflokaal diye bir yeri gözüme kestirmiştim. 1679 yılından kama olan bu lokalde çeşit çeşit likörler var. Ayaküstü tadım yapıyorsunuz. Barmen Robert, eşiyle birlikte mekanı işletiyor ve çok eğlenceli bir çift. Kesinlikle çok keyifli vakit geçirdik diyebiliriz. Ayrıca buz gibi havada da içimiz ısındı. Lokalin yeri çok kolay kilisenin olduğu meydanda ara bir pasajın içinde kalıyor. Çok ortada değil ama biz kolayca bulabildik. Gitmek isteyenler için Pijlsteeg 31 adresinde bulunuyor. Kesin gitmelisiniz.
Kalan zamanımızı alışveriş ve yeme içmeye ayırdık. Ayrıca malum pazar akşamı döneceğimiz için bagajımızla gezemeyeceğimizden ötürü Valiz saklama hizmeti veren Lock Luggage 'dan faydalandık. Gitmeden önce rezervasyon yapıyorsunuz ve aklınız valizinizde kalmadan rahat rahat geziyorsunuz. Yeri Centraal Station'a yakın olduğu için de büyük bir avantaj oldu bizim için. 8 Euro'ya bütük gün rahat ettik. Bagajın boyuna göre fiyatlandırma söz konusu. Kullanmak isteyen yada merak edenler için sitesine buradan ulaşabilirsiniz.
Dam Meydanı'nda çok lezzetli hamburgerleri olan güzel bir mekan bulmuştuk ama maalesef adını hatırlamıyorum. Eğer bilgilerine ulaşabilirsem mutlaka eklerim. :) 2 günü de dolu dolu geçirdiğimi bu Amsterdam seyahatimizi biz çok sevdik. 3. bir günümüz olsa idi şehre 45 dk uzaklıkta olan Zaanse Schans 'a gidip rüzgar değirmenlerini görmeyi isterdik ama onun dışında keşke diyeceğimiz bir kaybımız olmadı. Gereksiz vakit kaybı olacağını düşündüğümüz için de Madame Tussauds'a da bilinçli olarak gitmedik. Pişman değiliz. :)
I Amsterdam Card kullanmasaydık kaç euroya ml olurdu ona da değinecek olursak:
1) GVB Card İle Şehiriçi Ulaşım 2 Kişi 48 Saat: 12,5 Euro x 2 = 25 Euro
2) Van Gogh Museum 18 Euro x 2 = 36 Euro
3) Stedelijk Museum 17,5 Euro x 2 =35 Euro
4) De Nieuwe Kerk 9 Euro x 2 = 18 Euro
Anne Frank Huis: 2 Kişi Toplam 19 Euro
Bu 3 etkinlik de bizce olmazsa olmazlar arasında. O yüzden paraya kıyıp kesinlikle görün diyorum ama yine siz bilirsiniz.
İyi geziler.
5) De Oude Kerk 7,5 Euro x 2 = 15 Euro
6) Kanal Turu 15 Euro x 2 = 30 Euro
Toplam 159 Euroluk gezdik ama 136 Euroya I Amsterdam Card aldık. Böylece 2. günümüzü çok yoğun geçirmesek de yinede I Amsterdam Card bize kar ettirdi. Daha yoğun bir programda çok daha fazla kar edebilirsiniz. Örneğin Artis Royal Zoo, çok merak ettiğimiz Zaanse Schans ve diğer birçok müzeyi de gezecek olursanız kart gerçekten de inanılmaz bir avantaj olacaktır.
Ayrıca bunun dışında yeme içme hariç nelere ne kadar harcadık onu da yazacak olursam:
Anne Frank Huis: 2 Kişi Toplam 19 Euro
Rijksmuseum: 2 Kişi Toplam 35 Euro
Heineken Experience: 2 Kişi Toplam 36 Euro ( Biz bide anı birası yaptırdık o da 10 Euro)
Bu 3 etkinlik de bizce olmazsa olmazlar arasında. O yüzden paraya kıyıp kesinlikle görün diyorum ama yine siz bilirsiniz.
İyi geziler.
Yorumlar
Yorum Gönder